"yaralarım aşktandır"
Füruğ

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Şiirler şiirini buldum, blogum yağma olsun

Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun

Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim günahım yağma olsun

İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun

Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun

Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan
Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun

Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun

YUNUS EMRE

Murat Menteş ve deplasmanda atılacak bir golün önemi

DEPLASMANDA PLASEBO


Allah’ım kaderimde anarşi ve protesto
antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
ne de çok yer kaplıyor mesela Al Pacino
yardımın gerekiyor Kadıköy’deyim stop.

Allah’ım kaderim bu sentimental ambargo:
Alternatif referans potansiyel salvo yok,
sadece klostrofobi, hicran türbülans ve şok;
cariyeler çekilmiş yeraltına cumburlop.

Allah’ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin
kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?
“Deplasmandır bu dünya” diyor albino şeyhim
plasebo yutturuyor bana depresif doktor.

Allah’ım kaderimden şikayetçi değilim
aksine bahtiyarım evrende bana da rol
verdiğin için şahsen, Allah’ım bizler senin
falsolu kullarınız, n’olur bizden razı ol.


Murat Menteş

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Dev Ekranda Mahşer Keyfi

Dev Ekranda Mahşer Keyfi

Allahım karımı bugün işe almadılar
İnanç doğru söylüyor bu adamlar islamcı
İnanç’ın abdesti var ama namaz kılmıyor
karım başını örtmüyor diye onu asalım
her Allah’a inanan Allah benimdir diyor
bu momentum bu sürtünme bu düzenek ahkamcı
Allahım sanki hak etmiştik o işi
ya biz yanılıyoruz ya adamlar İslamcı

Allahım karımın ellerini bırakma
örtse de örtmese de başını çok seviyorum
bu sözleri sana ağzımla söylüyorum
melekler paraleli bir dakika kapatsın
seninle çok özel konuşacaklarım var:
mahşerdeki sürprizi yayınlama Allahım
beni burda rezil et kefarete razıyım
hiç günah işlemeyen büyük recmi başlatsın
hakkımızı yiyenler diyorlar ki islamcı

Allahım bağışla ben İslamcı değilim
bu adamlar islamcı ben müslüman adayı
ömrünce bir müslüman belki cehennemliktir
son dakika basmışsa en yitik istifayı
Allahım elimden her şeyimi al
istersen günahlara sundur gövdemi
ama gelsin Peygamber yine rüyama
mahrum etme benden sana sevgimi

Allahım karımın işe ihtiyacı var
rektör tutmuş kitabı hem adını veriyor
ey kul hakkı yiyerek kadrolaşan utanmaz
yüzünüze tükürsem şemsiyeniz var
ey peygamber ve kitap ve tanrı bezirganları
azalarak kaybolun hayatımızdan
bize sevgi tebliğ edecek
müslüman
lazım

Allahım sana son bir duam daha var
ölünce müslüman bir çaycı olarak
yani hani münhalse kontenjan kadro
cennetinde bana mümkünse iş ver
İnanç’ı da aldır, karımı da yanına
ki Peygamber’e çay demlesin karım
İnanç ile birlikte O’na çay taşıyalım

Alper Gencer
Temmuz 2010
Üsküdar

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Alper Gencer Son Şiirinde Devleti Çaldırıp Kapatıyor:

Cevapsız Bir Çağrı Olarak Devlet

i.

bir gün bütün faşistler ölecek anne
yer yarılacak ve sonrası malum
tabiata son’suz güveniyorum
şartlar devrimci olmamı gerektiriyor
bu sözle sessizliğin kanına giriyorum
bu kedersiz suskunluğun kanını emip tükürmek
saltanat zehrinden iktidar sevdasına
devletin bekasını bombalamak istiyorum!

bir gemi de ben kaldıracağım buradan
bu yüzyıldan kendime merhamet yontacağım
bu zulmü ortasından gemilerle yaracağım
dağlardan hudutlardan vicdan kaçıracağım
devrimciler çok sever dağları denizleri
devrimci olmamdan en çok annem endişeli
ama BM beni kınasa annem buna aldırmaz
Ben BM’yi kınasam BM bana aldırmaz
ha birleşmiş milletler ha üçer üçer koşturan maymun sürüsü
ha tersine darwinizm ha “viva devletlûm!”
ha otoriteden müsaade ha aldanmak masivaya
kan alırken çatladı arzın ar damarı
hemşir’anım dünyaya az pansuman yapsana:
haç gölgesinde kadrolaşan avrupa
ruhu şarampole yuvarlanan latinler
her hançerin yankısı ingiliz siyaseti
onun duygusuz piçi birleşik devletler
her zulmün altında israil hükümeti
sesi parçalı boğuk patetik sovyetler
biat farkı yüzünden gözleri hala yumuk
kendi kazanında uzak doğu milleti
komşusunun katlini izleyen kukla
yatacak yerin yok senin mısır medeniyeti
kral diye bir arap okumadım kitapta
o halkından kopuk bir ortaçağ obezi
kendi milletimin bile kendi devleti
ile husumeti, kan davası var
ölmez isen zorlarlar seni ötenaziye
öpecekmişçesine parçalarlar sineni
inerek dil köküne şarkını yasaklarlar
destanların şehirlerden geçmez olur böylece
tövbe haşa Allah’la senin arana girip
yaptığın ibadeti ha bire zapt ederler
eleğimsağma misali açılan
inançları yek renge raptederler
karşı koysan bir punduna getirip
yasayla, imzayla darp ederler
asırlardır duvara asılı resimleri
değiştirme isteğinle harp ederler
kahrolsun meşruiyet!
kahrolsun meşruiyet!
ve böyle kamu vicdanı
ve yersiz öten yönsüz uçan hukuk kuşları
ve mazluma durmadan suç isnat eden
zalimi aklayan o meşru yalan
bilmez ki senin mabedini yıkarak
kendi Mabut’una kast etmektedir
bilmez ki kast ettiği o güzel Mabut
güneş sistemine emretmektedir
devlet soluk aldıkça faşist doğurur
çocuk mahpus düşerse devlet vurulur
hayaletler ve putlar ve çuvalla para
babamı devletin tabutuna koydurur

ii.

babam ters ters bakarken onu çok seviyorum
babamdan devletle geçinmeyi öğrendim
babalar hiç durmadan devleti çok seviyor
babam ters ters bakarken bana
doğru yaptığıma inancım artıyor
babam ama yağız delikanlıyken
rest çekmiş devlete, sürmüşler onu
gül eğmiş boynunu, yaraya merhem
sürdü mü bülbül, bülbül olur mu?
babam orta yoldan gitmemi arzuluyor
Resulullah öyle buyurmuş diyor
babam Resulullah lafzının beni
en zayıf noktamdan vurduğunu biliyor

iii.

ifrata yetecek itidalim kalmadı
bir yolun ortası tam olarak bazen
bir gemiye atlamak ve bir daha dönmemektir
mazlumun feryadı yankılanınca
çölsüz sesin hükmü düşer
cayar gövdesinden kelle
güverteler kana bulanır, kan denize
bu mesela biraz da şöyledir anne
artık mağara kapılarını örümcekler örtmese de
Sevr’de yuva yapmasa da güvercinler
en devesiz zamanında yeryüzünün
bu muhataralı çölü bir defada geçecek
bulunur yine bir gemi dolusu yürek
ve Sıddık ayağıyla gelip kapatır bilânçoyu
çünkü Sıddık’ın ayağını yılan soktuğu zaman
devesizdi ve yanında Peygamber vardı
malı mülkü ömrüne yetecek kadardı
benim böyle zengin arkadaşım olmadı
hayat müşterek dedim, kaçıp gitti her biri
çok parası olanın benle işi yok
benle işi olanın çok parası yok
on binlerce lirayı apansız borçlanınca
babamdan “Allah Kerim!” söylemeyi öğrendim
babamdan İslam’ın beş şartını öğrendim
babamdan zalimlere sabretmeyi öğrendim
babamdan taksit yapıp borçlanmayı öğrendim
babam ömrü boyunca bana dua etmiştir
ben oğluma ömrümce dualar edeceğim
oğlum benim kabrime gelip bir tas su dökse
“babacım” dese bana “günahların affolsun”
Allah duysa oğlumu duayı kabul etse
maaile kavuşsak orda cennet ehline
bağıra bağıra yahut kısık sesle her neyse;
darphaneler yıkılsın! tersaneler kurulsun!
denizler mazlum için gemilerle donansın
babam geçsin dümene annem balık pişirsin
gemi varsın Gazze’ye, dünyada savaş bitsin



iv.

bir gün bütün faşistler ölecek anne
son düdük çalınacak ve müsabaka bitecek
sana sil baştan anlatmak istiyorum
bir ucu uzasın gitsin uzaklara
söylersen göremezsin, görürsen söyleme
sen yaşarken seni seviyor olmak
kavgada tutarlılık zerk ediyor gövdeme
putlaştıkça puştlaşan faşist imalat evi
sürtündükçe yanına karası bulaşan devlet
ağlayan bebelere sağır kaldıkça
ne bekası kardeşim, kimin bekası!
dünyada iktidar denilen köpek
israil devleti ve yardakçı şürekâsı!

çok sıcak bir çöl sahnesi düşleyin
çok kızıl bir çöl sahnesi düşleyin
ya da bir güverte bir helikopter
öncesinde her taraf yeşil ve serin
kendini üreten merhamet var önce
vicdan parasız yatılı ve hikmet
bütün sokaklarda işporta
yani bir sokağa saptığınızda o sıra
neredeyse imkânsız hakikate değmemek
sorulacaksa bir gün o gün sorulacak
o gün anlaşılsın diye bir daha
adaletin filmini çekti ihanet
ayrılmamışsa insan nazarında akla kara
o vakte dek derişmemişse hala beyaz
Kerbela’dan büyük trajediye
tanık olmamıştır olamaz bu arz
ve dönüp bakınca, tam olarak orada
iki omzu üstünde yoksa hala kellesi
güzeller güzeli Peygamber torununun
sizin boynunuz da, iyi bilesiniz
hiçbir başla gövdeyi birbirine bağlamaz!
ben öyle bilirim ki dünyadaki dehlizimiz
o dehlizse bizi cennete vardıracak
gidip yezidin yakasına yapışıp
mazlumun hakkını söke söke almaz isek
vay halimize ki, vay halimize!
işte bu yüzden açıldık Akdeniz’e
korkak yuvalardan düğmeye basanları
ibretiâlem için gemilerle faş ettik
şairi devletinden kovmuş Eflatun,
devlette gözü olan şair namerttir
ne kovulması ulan, biz istifa ettik!

v.

devletin bekasından bana ne anne
şaka yaptım üzülme zaten bombam da yok
bombam yok ama bu şiir infilak edebilir
ben elimde bir pimle dünyaya geldim
ve itiraf ediyorum şimdi burada
zalime atılan her bombada pimim var
benim evde aslında pim koleksiyonum var
hiç bombam olmadı hiç silah kullanmadım
ama mazlumlara atılan her mermiyle vuruldum
evet, tamam doğrudur dünyanın en iyi
filarmoni orkestrası belki İsrail’dedir
ama toplasan bütün o notaları sesleri
bir Hatayi yahut bir Veysel eder midir!?
bizi yalnız sevgi alt edebilir
şimdi mesela yani Peygamber
yağmurun altında kim bilir ne güzeldir
Peygamber yağmurda ıslanırken ne güzeldir
Peygamber ıslanırken yağmur ne güzeldir
Peygamber’i çay içerken keşke görebilseydim
Peygamber’le oturup çay içebilseydim
Peygamber’le birlikte zeytin yiyebilseydim
Peygamberle oturup kalkmak ne güzeldir
Peygamberle oturup kalkmak en güzeldir

Alper Gencer

Temmuz 2010, Üsküdar
(afilifilintalar.com)

Yeniden ve İyi Ki, Ah Muhsin Ünlü Söylüyor:

Ah O Gemide Ben de Olsaydım

Alper’den 700 lira borç aldım bugün
İsrail Devleti gömülsün diye karanlıklara!
Çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun
Başka bir mazluma
Bir mazluma
Mazlum…
Sevgilim
Tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum.
Oysa ne çok ayet vardı 90’larda…
Baktığımız her yerde ayrı bir Allah
Gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara.
İnsan olmak bizatihi sansasyoneldir.
Diline döktüğüm dilleri hatırlasana…

Alper bana 700 lira borç verdi bugün
İsrail kaç mermi yapabilir bu parayla?
Tarık Ali’nin Muhammed İkbal için söyledikleri doğru mu?
Frengiden öldü diyor Lahor pavyonlarında.
İşte 90’larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim
Düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz.
Şimdi İkbal cennette, Tarık Ali İngiliz
Merminin de biliyorsun, bini bir para
Ve diyelim ki Humeyni’yi de seviyorum Jack Daniel’ı da
Diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir
Diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler…
Bana duyduğun sevgiyi azımsasana!
Lira bana Alper borç bugün verdi 700.
Hemen iki paket Malbora, biraz mızrak, biraz kuz.
Bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim
Fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz.
Ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar
Demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
Dünya kocaman bir köy, en iyi sigara Malbora
Araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke İsrail.
Eğer bir gemi dolusu hayvan
Haksız yere böğürüyorsa
Ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil?
Biliyorsun zalimin dediği olur Ortadoğu’da
Dur küfretme. Zalimler de Allah’a dahil!

Söylemiş miydim Alper’in bana borç verdiğini?
Mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik.
Kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda.
Belki de lirayı kapar kapmaz 700
Yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya.
Bir bakmışım karşıdan Tarık Ali geliyor
Hey bayım; şu var ya; şu koca London Bridge…
90’larda espriler hep böyleydi sevgilim
Çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch!
90’larda zalimler biraz racon bilirdi.
Karıları çocukları köpekleri olurdu.
Yalnız kalan bir zalim Allah’ı düşünürdü
Dur gevşeme. Zulüm, Allah’tan hariç!
Ah o gemide ben de olsaydım eğer
Mızrağı sallardım Aştot’a kadar
Belki gider çirkin bir faşiste değer
Belki de bir masumun tam kafasına.
Ama savaş böyleymiş bazen siviller
Ölebilirlermiş devlet uğruna.
90’lar bitti artık onlar var ve hey
Siz devlete inanan bütün reziller
Cehennemde karşıma çıktığınızda
Öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza
Hayatınız Gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden
Anlayacaksınız Allah ne demek
Ahlak ne demek
Ve rüya…
Bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
Devletin bekasının da Allah belasını versin
Malboranın da!

Ah Muhsin Ünlü
30 Haziran 2010
(afillifilintalar.com)

Osman Konuk'tan Yeni Evlenen Burjuvalara Evlilik Hediyesi

Kır Düğünü

80’lerin slow şarkılarıdır sebep biraz da
İnsanları sömürgecilerine benzeten
Keten takımlar, tango, fiyonklu masa örtüleri
Dersu uzala’dan dersler çıkarmak
Gelin Bilkent’te iç mimari, baba koç’ta genel köle
Her gramı çok değerli elliiki kilo anne
Zaten amaç elliiki yıl sonra
Hiç bakılmayacak fotoğraflarda en iyi yeri kapmak
Bir Kutlu hikayesine giremeyecek tipler işte
Damat her şeyi kaydediyor
El kamerasıyla gerdeğe girmek deyimini bilmiyor çünkü
Oluyor böyle şeyler salaklık endüstrisinde

Dilekler tekrarlanır, müzik tekrarlanır
Belki yakışırdı beyaz bu kadar tekrarlanmasa
O kötü gülümsemeye verilmez bu kadar para
Gelin habersiz; bu düğün daha önce de yapıldı
Yeminli örnek deyimini bilmiyor çünkü

Benimle tekrar edin!

İlk beş sene çocuk istemeyecekler
İkinci beş yıl nasıl geçti anlamadan
Üçüncü beş sene de çocuk onları istemez
Bir sürü albüm, bir sürü diyet kupürü, bir sürü…
Ankastre mutfağında aval aval bakınarak
Bu bakınma daha önce de yapıldı
Gelinliği faize sevim’den annesi şahit
Oysa he şey çok özel olacaktı geline göre
Her şey çok genel oldu sonucu niye

Bağlamı farklı ama eren’le konuştuyduk
Arjantin’e aşık olur, almanya’yla evleniriz

Beyaz Savunma, Pan/Heves Kitaplığı (sayfa 17)
Osman KONUK