"yaralarım aşktandır"
Füruğ

24 Aralık 2008 Çarşamba

Karlı Dizeler



...
şimdi burda kar yağıyorsa her yerde yağıyordur ve vakit dardır
...

...
şimdi tutalım bu diriliği artık. zamanıdır.
zamanıdır. neredeyse kar başlar. küçük kuşlar ölür.
semerciler ve dilsizler ölür.
seninle ben kalırız. yeni bir yaşamaya.
gökler ve kentler ufalır. seninle ben kalırız.
o şarkı sanılanlar bir kavga halini alır.
nerdeyse kar başlar.
birini düşünür gibi oluruz. biliyorum
ellerinde üşür. biliyorum ama
ısıtabilirsin onları. o ateşte.
hazırsın da. biliyorum. ama
sana bir boyun atkısı gerek. kış geldi.
...

...
ellerine bakma artık
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü
...

Turgut Uyar



...
Neden bu kadar kar,bu kadar yıl,bu kadar yağış
Bu kadar uzaklardan nedir bu kadar gelen
...

...
özlemim sanadır, varsın
kar yağsın, daha yağsın
seni arındırıncaya kadar.
...

Edip Cansever


...
Kar yağdı durmadan üç gün üç gece,
Yaslandı duvarlara, kapıları zorladı,
Pencerelerden baktı ev içlerine.
Kar hiç böyle kimsesiz kalmadı
Kendi özgül tarihinde.
Çıngırakların, kızakların karı
Yağdı herşeyin üstüne sessiz bir öfkeyle.

Birikti bir çamaşır ipine bile.
Saçaklardan sarktı,
Attı kendini gürültüyle yere,
Kimse sahip çıkmadı;
Yığıldı kaldı duvar diplerine.
Yalnız kuş ayakları
Bastılar incelikle göğsüne.
...

Metin Altıok

...
Lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor karanlıklara.
Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...
Ve şehir kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
...

Nazım Hikmet

...
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
...

İsmet Özel

...
Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın
...

Sezai Karakoç

...
KAR VE BEN

Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgar.
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu?
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?

Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar!

Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine.
Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu.
Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;

Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine.

Cahit Sıtkı Tarancı

...
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm

Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.

Ataol Behramoğlu
...

Kar

Kardir yagan üstümüze geceden,
Yagmurlu, karanlik bir düsünceden,
Ormanin ugultusuyla birlikte
Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
Kar yagiyor üstümüze, inceden.

Sesin nerde kaldi, her günkü sesin,
Unutulmus güzel sarkilar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan,
Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldi? kar içindesin!

Ne sabahtir bu mavilik, ne aksam!
Uyandirmayin beni, uyanamam.
Kaybolmus sevdiklerimiz askina,
Allah askina, gök, deniz askina
Yagsin kar üstümüze buram buram...
Bugulandikça yüzü her aynanin
Beyaz dokusunda bu saf rüyanin
Göge uzanir - tek, tenha - bir kamis
Sirf unutmak için, unutmak ey kis!
Büyük yalnizligini dünyanin.

Ahmet Muhip Dranas

...

KAR ALTINDA HÜZÜN DENEMESİ

Dünyanın en uzun hüznü yağıyor
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne
Kar yağıyor ve sen gidiyorsun
Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun
Belki bulmaya gidiyorsun kaybettiğimizi
O insan ve tabiat çağını

Dön bana ve dinle
Kuşlar uçuşuyor içimde

Loş bir keman solosu gibi
Kuşların uçuştuğunu içimde
Dön bana ve dinle


Karanlık denizlerin dibinde
Birtakım incilerin olduğunu
Birtakım incilere ve hatıralara
Neden bağlı olduğumuzu unutma.

Duy beni ve dinle
Denizler boğuşuyor içimde.

Unutma diyorum ama sen anla
Anlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara.

Erdem Beyazit

...

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Karacoğlan

...
Kar musikisi

Bin yildan uzun bir gecenin bestesidir bu,
Bin yil sürecek zannedilen kar sesidir bu.

Bir kuytu manastirda dualar gibi gamlı,
Yüzlerce ağızdan koro halinde devamlı,

Bir erganun ahengi yayilmakta derinden,
Duydumsa da zevk almadim Islav kederinden.

Zihnim bu sehirden, bu devirden cok uzakta,
Tanburi Cemil Bey caliyor eski plakta.

Birden bire mes` udum, isitmek hevesile,
Gönlüm dolu Istanbul`un en özlü sesile.

Sandim ki uzaklasiti yagan kar ve karanlik
Uykumda bütün bir gece körfezdeyim artik.

Yahya Kemal Beyatlı

22 Aralık 2008 Pazartesi

Onun İçin

Dün kalabalıkta
.Sevmekten yorulmaktayım.
Yalpalyan bir sarhoş var
Şimşek vuruyor onu bir çırpıda
Seçip vuruyor
Fırtına çevreği de buluyor emiyor
Yılışık nemli bir şehvetle arzulanıyor
Bahar ayartıyor onu
Köprüde insanlardan yükselen buhar
Camların çiğneyip salonlara kustuğu sıcaklık
Sevmek yapışkan insan teri
İnsan kılı memesi kokarak
Kollarını eklemlerini yalıyor seni

ve şimdi aşkın evinde
iki yabancı insan
misina tutmaktan tuzlu sudan

birbirini duyamaz olmuş iki parmak gibi yatıyor
İstanbulda Suadiye mezarlığında
Yorgun uzman bir kalp

Kimbilir hangi kanlarda akıyor gövdemiz
Kimbilir kimin damarlarında hızlandırıyor sözlerim
Bir bohça aralanır çağırır üfürür - sıcak ve tüterek
Irmak denize boşaltır dağlardan kaçırdıklarını

Atın birden nalları dökülür - delice koşarken yine de
Bilki şöminenin içinden
Yanmış kül olmuş yine de
Seni gözlemekteyim

Bir kadın bir baş kesiyor gördüklerim
Bir kadın kendiyle oynuyor
Kendine ve çocuklarına parçalanarak
Soğuk sıcak yanıp donarak
Dar koridorda yay gibi vınlar
Ve duşa varamadan
Ufak kırmızı lambadan erikler yağar
Bir göz bir çağırma bir dur akar

Geri dön azarlandın
Koltuğa otur şöminenin içine bak
Şimdi hızlan ve hızlandır


Cahit Zarifoğlu

15 Aralık 2008 Pazartesi

Bir Yılın En Soğuk Akşamında Aşk Övgüsü

nasıl yadsınabilir yüreklerde gezinmesi
tozlu bir gümüş tabağın, çiçeksiz bir sardunyanın
bir kadifenin avuçları kamaştıran anısı
ıpışık caddelerden, armağanlık çiçeklerden
kanı çekilir gibidir eski dünyanın
kalabalıkta, yarışsız bir hipodrom ıssızlığında
bir suyun durmadan durmadan aktığı sanısı
geceyi, egemen geceyi hazırlayan akşamı
bir altın yüzük gibi sıyırmak taşbebeklerden
köşebaşları acımasız bir yüzdürler sunarlar kendilerini
dünyada, bir güneş yılının en soğuk akşamı.

iki kişinin birbirine baktığı akşam saatinde
uzakta bir ırmak bir tomruğu taşıyordur elbette
bir yer sızlıyor belleğimde seni bir yerden tanıyorum
işte ellerin birini öldürenin elleri
bir merdiven taşıyan birinin elleri
belki biçimli ama ağzın ilgilendirmiyor beni
sen su mu içerdin süte ekmek mi batırırdın
o büyük nehir sürerken kütükleri
seni tanıyorum elbet ama neye yarar
uzun zamandır buluşmamıştık
hem insan ne kadar taşıyabilir şuncacık yüreğinde
bunca gemiler bunca tirenler gazeteler
oradan oraya taşırken en kötü haberleri.

yemin ederim aşk değildir bu
dünyada, bir güneş yılının en soğuk akşamı
soğuğun kertesinde gözlerdeki bu buğu
yemin ederim aşk değildir, aşk değildir
daha başka bir şeydir ki, göz yumulur.


Turgut Uyar

2 Aralık 2008 Salı

Pastörize Sevgi

Kumandayı fırlatıp spiker kızın yüzüne
Bir şeyler yapmalı, diyorum - Ama ne
Afrika'ya gidelim, diyor, karım içerden
Kahve içelim muhallebi yiyelim
Der gibi iyi niyetli
Günlük vurguyla

Afrika'ya gidelim
Toplayalım pılıpırtıyı
Çocukları kitapları büyükanneyi
Plakları albümleri seccadeleri

Toplayalım çamaşırları
Çamaşır makinesini
Bulaşık makinesini
Kuluçka makinesini
Konuşma makinesini
Gülme makinesini ağlama makinesini
Afrika'ya gidelim
Kahve içelim
Muhallebi yiyelim

Afrika Afrika
Tarihin şuuraltı
Üç tekerli bisikleti üstünde
Habeş Sultanının
Boğa yılanlarını ve halkını
Gülümseyerek güttüğü
Sevimli dünya.

1977

Cahit Koytak

28 Kasım 2008 Cuma

İyi Günler İlerde Anneanne

iyi günler ilerde anneanne
iyi günler ilerde
bense yirmidört saatlik
günlerdeyim anneanne


rüyalarında senin ne kıyamet kopuyor
ne de bir gül düşüyor dalından
sen böyle istersin bilirim
gülümseyerek anneanne

oysa ne sarışın kızlar
göz kırpıyor esmer delikanlılara
ne de ortadoğu
bir gül bahçesi oluyor

yine de iyi günler
ilerde anneanne
esmerliğimiz
kıyamet herkese

halime bakıp üzülme anneanne
bir bakarsın dayımla beraber
ortak bir iş kurar
belki bir süpermarket açarız

ne dersin, kasada da
muzaffer durur, gülümseyerek
yok yok olur, dandy, pop-corn
ve kalve çorba satarız.

kahrolsun amerika deriz sonra
kahrolsun fransa için ve mançurya
kahrolur biz böyle deyince
devr-i daim düzeniyle dönen dünya

mançurya da kahrolur
niye kahrolacaksa

anneanne, müzmin
başağrılarım artıyor
işte yaşamak bu deyip dostlar
müttefiklere gülümsediğinde

anneanne, ah anneanne
çıkış yok ve bu tereke
rahmetli dedemin yüreğinden
daha eski bir mesele

yüreğimiz bölüştürülemez
iyi günler ilerde

sade ekmeği bildiğimiz
günler geçmişte
ve güzeldi anneanne
şimdi ekmek dile gelse
boğazımızdan geçişine
utandığını söylerdi

iyi günler yok!
iyi günler yok anneanne

kıyamet bize
kıyamet bize
kıyamet bize

kıyam/et bize



Hüseyin Atlansoy