"yaralarım aşktandır"
Füruğ

30 Mart 2012 Cuma

Mustafa Celep:İşçileri konuşmak, halkın işçilerini...

[B]BEN FAKİR EDEBİYATI YAPMAK[/B]

Oturdum sofraya
Elimde kaşık
Ekmeği ağzımda çiğnemeye başladım
Halk için bir kavgada kazandığım ekmeği
İki elimle bölüp anneme veriyorum anne al birini sen ye
Kümesin kapısını kapamayı unutma
Unutma kedilere kemik kaynatacaksın
Köpeğe suyunu ver ama unutma
Unut köpekleşen insanları
Kendini kavi tut.

Unut gitsin halkın üzerine bulutlar gibi çöken
Tiranları tiranları tiranları
İt kadar aklı yok firavunları
Elindeki baltayla devir.

Kardeşim ayrı
Ayrık otları gibi
Kardeşim derin uykularda
Yüzeysel uykularda kardeşim
Kardeşim kendi karanlığında ve
Sanal çarpışmalarda.

Bana hakikat gibi yüzünü göster sevgilim
Hakikat kadar seveyim perçemini.

Kalabalık yok halk var
Ben fakir edebiyatı yapmak
Bereketli topraklar üzerinde
Halk ekmek fırınına koşarak
Basarak betonlara
Hırçın, sert, kanla sulanmış toprağa basarak
Türkiye üzerinde oyun oynayanların
Hınçla ve hınçla ve hınçla
Oyunlarını bozarak
Bozarak işbirlikçi
Düzenini batı yardakçılarının
Capcanlı bir öfke bir çığlık gibi
Yırtarak damarlarını
Fakir edebiyatı yapmak istiyorum.

Kalktım bir hamle bir hışımla sofradan
Senin omuzların kadar gerçek
Çehren kadar aydınlık ve arı
Kalktım korkunç
Sofralarından halkın.

Korkutarak tiranları
Yalanları, işkenceyi, komayı ve şokları
Karaborsaları, asgari ücreti, ‘lüküs yaşamayı’
Karanlık odaları, pankartları, sömürü düzenini
Denize bakan otel odalarını, sloganları
Korkutarak korkutarak korkutarak
Fakir edebiyatı yapmak ben
Konuşmak zulumları.

Haksızlığı konuşmak, protestoları
Halkın üzerinden mitralyoz gibi geçen
Patronları konuşmak
Kızlarını kadınlarını
Paralarını konuşmak, zehirli ve yutkunarak
Mideye inen paralarını ve kahkahaları
İslamcılarla alay eden solcuları konuşmak
Plazalarda göbekli islamcıları
Sahillerde güneşlenen, uyumlu ve serbest
Burjuvaları konuşmak
Ne de uyumlu ‘her şey yolunda liberalleri’.

Kirin pasın içinde kömür karası
Otogardan iner halk otobüsüne biner
İşçileri konuşmak, halkın işçilerini
Bitlenmiş çocuklarını onların
Konuşmak konuşmak konuşmak
Halkım için fakir edebiyatı ben
Fakir edebiyatı yapmak istiyorum.

Mustafa Celep
Değirmen Dergisi

26 Mart 2012 Pazartesi

Doğukan İşler güzel söylemiş:dünya diye bir şey yok sevgilim

Peki duA

zalimin zulmü var sevgilim
sevelim birbirimizi
sevelim ve inan Allah birdir
buluşalım seninle
şehrin resmi ideoloji kokan meydanlarında
avuçlarımızla doğuralım
ne varsa gönlümüzde saklı kalan
terlesin avuç içlerimiz
içlerimize işlesin terimiz
iman edelim bizden ücret istemeyenlere
sevelim ve inan Muhammed Allah’ın elçisidir

dünya diye bir şey yok sevgilim
bir hayal perdesi gözlerimizdeki
göz göze bakışıp kalalım
ben senin hayalin, sen benim yalanım
sevelim ve inan tüm insanlar hüsran içindedir
bekleyelim sabır ile o anı
uzatalım bu aşkı bir elif miktarı
zalimler dostumuz değil
kaçalım şehrin öbür ucuna
sevelim ve inan her nefs ölümü tadacaktır
fazla vaktimiz yok sevgilim
sevelim
sevelim ve
yıkılsın Bizans ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası banknotları!


DOĞUKAN İŞLER 
ğ dergisi - Kasım - Aralık 2011, sayı 1



12 Mart 2012 Pazartesi

can nesimi

gel gönül hüsn-ü halini bir bilir yarene sor
bab-ı aşkın miftahını bir sahib irfana sor
her tabib aşka yar olmaz ondan sorma ilacı
suret hal derler masaldır hikmet-i Lokmana sor

çekmeyen gafil ne bilsin nar-ı aşkın kıymetin
çekmeye takat mı kaldı ben bu aşkın zahmetin
gel sineme kıl temaşa sinemde bağ-ı zeytin
bağ-ı hüsnün güllerini sümbül ü reyhana sor

bir kalender meşrebiyem eynimde şal-ı aba
ben bu aşkın abdalıyam nur-u sırr-ı merhaba
zülf-ü canana dokunma lütfeyle bad-ı saba
sineyi ab-u hayatı mürşid-i merdana sor

der ki aşık gam yemezem gün bugün ferdalara
geç geçende dem bu demdir düşme boş sevdalara
Nesimi'yem ibret olsun aşık-ı rüsvalara
görenlerden ayrı düştüm durağı devrana sor

3 Mart 2012 Cumartesi

haykırış


işte orada bir kayanın eşiğinde iki büklüm bir adam
bir adam ve bir kaya: unutmalı onu kahrıyla, kaç ayaz
esmeli daha
soğuk; saçının telleri değmez tenine,
bozuk; göz yaşı döken de yok onun kederine
kaç ses vardır şimdi aklında, kaç anı akşamında
güneşe değse yanar mı, kudreti günahsız yaşar mı?
bilinmez.
şükür bize bir canlı var dizinde, bir serçe.
bir serçe de gönlünde:
"ben okudum eski sesli duvar yazılarını,
meramı yüzüne gücü ise feryada yetmedi, ah sahibim.
yoksa dünya olmazdı kan revan içinde.
şarkılarımızın suskun olduğunu geç farketti, azizim.
gülümseyerek uzandı bu kayanın eşiğine
gözünden bir rüya geçti
başka dostu yoktur, kardeşimin."
gök gürledi, yağmur değdi yüzüne.
gözlerini açtı hafiften, serçe üşürken
"bir sen kaldın bahçemde, kimdi o kadın gecemde?"
toprak renginde bir kadındı o,
giderken bir şarkı mırıldandı:
"bir oğul kaybettim burada
henüz yolun başında
gözü aşkı aradı
gerçeğin peşinde bir hükümdara kandı."
korktu. titrerken, serçe uzaklaştı gönlünden.
bir yılan süzüldü. bakakaldı.
çocukluğundan bir resim geldi önüne
karanlık bir gecede ak elbiseler içinde
şekilsiz ve silüetsiz, fena halde giden
kadın ve adamları gördü
sonradan duyacaktı
buluştukları yer, Koyé Mar'dı
gülümsedi, yüzünü çevirdi
kayayı öptü tam üç kez
ilk adımlarını attı sonra,
yılan, serçe ve 'onların' buluştukları yöne.

~~Ahmet Aslan~~