Füruğ
28 Şubat 2011 Pazartesi
antoloji'ye
acıdan acıya beşik kuranlar
gördükleri zulmü hayra yoranlar
durmak olmaz gayrı düşek yollara
--ülkü tamer--
bir dahaki maçta görecekler bizi...
yer gök mavi olacak, her yer Marmara olacak...
--bülent akyürek--
eğer Hüseyin sessiz kalsaydı, her şey değişir
İslam'ın varlığı değil tarihte, zihinlerde bile söz konusu olmazdı.
--şeriati--
senin yalanlarınla hilelerinle baş edemedim, bu bana dert oldu;
ben de senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun!
--seyit rıza--
kurumuş da olsa ağaçta
bir can vardı ki
o canı canlandırmayı
Musanın eli bildi
ve ağaç cıvayı yendi
inanç yendi bilgiyi
--sezai karakoç--
tâlib olmayınca yaram sarılmaz
mürşid olmayınca pîre varılmaz
yüzbin asker olsa yezid kırılmaz
eli Zülfikarlı Ali olmayınca
--pir sultan abdal--
25 Şubat 2011 Cuma
DEVRİMCİ MISRALAR ANTOLOJİSİ -I
Bir acaîb derde düşmüş tutuşur Şemsî müdâm
Hakk'a makbûl olmak ister, halka menfûr olmadan
Şemseddin Sivasi
Yazdıkların şiir değilse kalsın
Cennetse sevdan çık dışarı
Zarifoğlu
Mesele esir düşmek değil mesele
Mesele teslim olmamakta!
Nazım Hikmet
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Karacoğlan
Koyun beni Hakk aşkına yanayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Yolumdan dönüp mahrum mu kalayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Pir Sultan Abdal
umut kesilmiyorsa dostlarım
kesip
barikatlar kurarak kangrenli gövdemizden
şurda güneşe ne kaldı
İlhami Çiçek
biz dünyayı rüyamızla donatalım sevgilim
gerçek dediğin devlet kadar puşt bir yalancıdır
Alper Gencer
Sanman ki taleb-i devlet-i cah etmeğe geldik
Biz aleme bir yar için ah etmeğe geldik
Yenişehirli Avni Bey
Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
Yunus Emre
bir gün bütün faşistler ölecek anne
yer yarılacak ve sonrası malum
tabiata son’suz güveniyorum
şartlar devrimci olmamı gerektiriyor
bu sözle sessizliğin kanına giriyorum
bu kedersiz suskunluğun kanını emip tükürmek
saltanat zehrinden iktidar sevdasına
devletin bekasını bombalamak istiyorum!
Alper Gencer
Sanki dünya bir tek kaldırıp vuracağım gürze gebe
Zarifoğlu
ben öyle bilirim ki yaşamak
berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır
İsmet Özel
ey her şeyden vazgeçmenin büyük hevesi
bize imam ali'yi anlat
Sıtkı Caney
hayat var ey ebuzeran hak için intikamda
vur karanlığa şimdi Allah için vur
Sıtkı Caney
24 Şubat 2011 Perşembe
hicap (ile devam)
ve senin Bana bakmanı seviyorum;
ama bütün görüntüler seni Benden mahcub* bırakıyor.
nefsin hicabındır,
bilgin hicabındır,
ma'rifetin hicabındır,
isimlerin hicabındır...
ve Benim Kendimi sana bildirmem hicabındır.
o halde, kov herşeyi kalbinden
ve herşeye ilişkin bilgiyi
ve herşeye ilişkin hatırlamayı defet içinden!
ne zaman kalbinde bir şey izhar etsem,
bırak onu görüntüsüne
ve boşalt kalbini Benim için,
ki Bana bakabilesin
ve Bana galip gelmeyesin.
----hz.Niffarî----
*hicaplı,perdelenmiş
KARACOĞLAN KARACOĞLAN KARACOĞLAN...
Ölmemeye elde fermanım mi var
Azrail gelmiş de can talep eder
Benim can vermeye dermanım mi var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-u mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mi var
Karacoglan der ki, ismim öğerler
Zehir oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye itham ederler
Benim Hak'tan öte sevdiğim mi var
20 Şubat 2011 Pazar
niyaz(î)
ilm-i sırda bahri bipayan olan anlar bizi.
bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz,
vech-i bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi.
dünye vü ukbâyı ta’mir eylemekten geçmişiz,
her taraftan yıkılıp viran olan anlar bizi.
biz şol abdalız, bıraktık eynimizden şalımız,
varlığından soyunup üryan olan anlar bizi.
kahr u lutfu şey-i vâhid bilmeyen çekti azab,
ol azabdan kurtulup sultân olan anlar bizi.
zâhidâ ayık dururken anlamazsın sen bizi,
cür’a-i sâfî içüp mestân olan anlar bizi.
Arifin herbir sözünü duymaya insan gerek
bu cihânda sanma ki hayvân olan anlar bizi.
ey Niyâzî katremiz deryaya saldık biz bugün,
katre nice anlasın ummân olan anlar bizi.
halkı koyup lâmekân ilinde menzil tutalı,
Mısriyâ şol canlara canân olan anlar bizi.
18 Şubat 2011 Cuma
hicap (ile selam)
küfür olsun, iman olsun!
seni dost'tan uzak tutan her neyse-
güzel olsun, çirkin olsun!
---Senâî---
HARBİ DELİKANLILIĞIN TÜRKÜSÜ...
DÖNEN DÖNSÜN BEN DÖNMEZEM YOLUMDAN
Koyun beni Hakk aşkına yanayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Yolumdan dönüp mahrum mu kalayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Benim pirim gayet ulu kişidir
Yediler ulusu, kırklar eşidir
On iki imamın server başıdır
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kemend, işte boynum asarsa
İşte hançer, işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Ulu mahşer günü olur divan kurulur
Suçlu, suçsuz gelir orada dirilir
Piri olmayanlar anda bilinir
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Pir Sultan'ım arşa çıkar ünümüz
O da bizim ulumuzdur pirimiz
Hakka teslim olsun garip canımız
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Pir Sultan Abdal
8 Şubat 2011 Salı
MISIR'DAKİ KARDEŞLER İÇİN...
umut kesilmiyorsa dostlarım
kesip
barikatlar kurarak kangrenli gövdemizden
şurda güneşe ne kaldı
İLHAMİ ÇİÇEK
7 Şubat 2011 Pazartesi
Şâirânın kalbleri Hakk’ın hazâini imiş...
Yok halâvet anda hîç atşânı reyyân eylemez.
Ehl-i hâle ehl-i hâl şi’ri verir zevk u safâ,
Ehl-i zâhir sözünü hâl ehli burhân eylemez.
Şâirânın kalbleri Hakk’ın hazâini imiş,
Hem mukallid sözleri uşşâkı hayrân eylemez.
Ehl-i hâlin kalbine ilhâm eder şi’ri Hudâ,
Ehl-i zâhir sözleri irşâd-ı ihvân eylemez.
Ehl-i hâlin sözleri îkaz eder gafilleri,
Ehl-i zâhir şi’ri ışk u cezbe ityân eylemez.
Ehl-i hâlin sözleri haktır ki Hak’tan söyler ol,
Ehl-i zâhir sözleri teşvîk-i yârân eylemez.
Var nice şi’r-i fasîh mevzûn, belâgatli, rakîk,
Okuyanlar, dinleyenler kesb-i irfân eylemez.
Kuvvet-i ilm ile söyler şi’ri çok ehl-i kemâl,
Âşıkın bağrın yakıp ışk ile biryân eylemez.
Bî-tekellüf söylenen söz aşıka hâlet verir,
Külfet ile söylenen işfâ-ı ‘atşân eylemez.
Ehl-i hâlin şi’ri kulûba ok gibi te’sîr eder,
Ehl-i zâhir şi’ri kalbde dostu mihmân eylemez.
Gerçi var hüsn-i fesâhat yok velâkin lezzeti,
Âkili medhûş edip aklın perîşân eylemez.
Hal ile söylenmeyen söz şi’r-i Kuddûsî gibi,
Mâsivâ hubbuyla âbâd gönlü vîrân eylemez.
Ahmed Kuddûsî
4 Şubat 2011 Cuma
Yüzüm yüzünü terk edeli kıştı
1
seni bir boşluğa attım
gövdemi başka gövdeler bilmeyecek artık
boşluk sesi ol..
hoşluk sesi ol..
sonra dönüp üz beni.
yüzüm yüzünü terk edeli kıştı.
yeni yeni kıştı. kollarım kendi
bacaklarımı sarmıştı. fotoğrafta görünmeyen
ışıklar vardı. sandalyenin ucuna oturmuştum.
gözlerim bacaklarıma dolanan kollarıma,
sonra bacaklarıma, sonra daha uzağa, salondan
da uzağa,
o yok yere bakıyordun.
seni boşluğa attım
gitmek üzereydim kalktım
boşluk sesi ol..
hoşluk sesi ol..
gözlerimdeki ay ışığı
gözlerinin körlüğü içindi.
2
hadi benim umarsızım
ben ölmek üzereyim
yorgunluğum da öyle
sabrımın son parçasını da yedim
az önce.
hadi benim suskunum
geçtiğim yılları yaktım ardımda
çocukluğumdan gelirken düştüğüm
o keskin virajdan
sürüklendiğim bu vakte dek
sıkıca tuttuğum
kırık dökük inançlarım bile
ölmek üzere.
hadi benim kırgınım
kışın bana yaptıklarından,
yazın beni öldüren yıldızlarından sonra
yitirdiğim mevsimler değil,
vaktim yok,
baktığım yerleri yaktım
içime ağladığım suları da içtim
az önce.
3
seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
sanki senden bahsetmiyormuşum gibi yapıp
sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana
yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
artık sonsuza dek yitirdiğimizi
büyünün bitişini,
hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
çok gereken yıllarda da fırtına
nasıl yaşanır onu anlatacağım.
seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınmadığını, çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım?
4
kalbim
ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana
fark etmez gibisin.
kalbim
demir masanın küfü,örtünün yırtığı
camın kırığı, patlayan freni hayatımın
kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana.
Birhan Keskin
3 Şubat 2011 Perşembe
başından bir maceradır geçmiş ....
BERDUCESİ -- 1962
a
Dehşetli üşüyor
ansızın gözbebklerinden alturka kurtulmuş
yoksa saçları bütün saçları dünyaya akıyor
aksarayda ve üç kulaç derinde
beklemk daha başka sırtüstü yatıyor
bütün azaları kirlenmiş
günahlarından işlenmiş apayrı tüyleriyle
kızgınlığından tavşan dokunulmazlığı bir sahne mutlaka
ve galiba
karnının bir bölümünden sonsuz ürperiyor
topyekun bahriyeden ve murtazadan
çırılçıplak saçlarıyla gizleniyor
delikanlı kuçaklardan hoşlandığı kadar
derin yataklarda anlaşılmış
haydarpaşadan binip kurtalanda
trenden iner gibi bir kız
beklemek daha başka şey
sen benim kızlıığını bildiğim
kiliselerden kaçmış yağmur gibi gözyaşlarınla
minareler gibi tutuldun
sır vermez dip odalarına atıldın kahramanlığın
başkalarına kalırsa her an dokunulmaktasın
bunca tanışıklıığmız varken
sana dair
bana söz düşmüyor eğer düşerse
benimle kutsaldır
buna rağmen
başından bir maceradır geçmiş
bin türlü makam geçmiştir derim
b
yaratılmanın bir yoksulluğu da gereklilik
bir de
öğünmüş gibi değil oysa kuşların
ikimizi gece yirmi dört cephelerinde gözlemesi ustalıkla
yüzde yüz bir tanımazlık sorunu
her yanın dudaktır üstün bezelye taneleri
senin kır çiçekleri ayarında laleliğin
mayland'da hiç ama aşk değil
bir tutam göz ağrısı
aşk değil
kana bulanmış bir yürek
bir etek serüveni
sonuç zavallı ilkbahar giyotinleri
güneşin ilgisiz damarlarıyla yapayalnız bir keder
sendeki santa luçiya gözleri
benimkisi harzemşah
c
saygılı dudaklarınla yarıştım
ince bir ilgi yaşarım kıvranışlarında
gözleriyle 'harikulade' yaş bulutları
yürek safındaydım sen bin mil uzaktan koska
göz değil aşk
aşk değil bin çeşit göz
bunca çıldırdım hem ilgisiz
koridior görüp ölüyorum
çizmeli tülbentli kız
saçlarında yirmi yedi yıl lodos
laleliden otobüse biniyor
kimbilir nerede oturuyor
her çizgisi ezmeyle bilenmiş
üç 'aziz' bakışını yakaladım
bin yıldır cephane taramış
hep blek börd bir gözdeyiz
sıra kimin
benimse - rölans
CAHİT ZARİFOĞLU