birlik makamında bir güzel gördüm
leblerinin şekeri var kandi var
aşıkı çok imiş aradım sordum
nice bencileyin derdmendi var
cemali geliyor hayalde düşte
canım asumanda kandilde arşta
uzakta yakında yeminde pişte
her nereye baksam ali'm kendi var
gâh bahçeye girer gülden görünür
gâh mana söyleşir dilden görünür
gâh gönül evinde mihman görünür
aşıkına türlü türlü fendi var
şükür olsun bu sevdaya ulaştım
muhabbet bağını gezdim dolaştım
on iki imamın cemine düştüm
şimdi boynumuzda aşk kemendi var
pir sultanım sever böyle dilberi
bu cümle cihanın yekta gevheri
kahrın lutfun çeker isen gel beri
sevdiğimin nerde bir menendi var
~kand: şeker, tat
~yemin: sağ taraf
~piş: ön
~aşk kemendi: alevilerde ''rehber-yol gösteren'' adı verilen zat,yollarına girecek kişinin boynuna bir çevre atıp sağ eliyle o çevrenin ucunu ve tarikate girecek kişinin sağ elini tutar,dedeye götürür. bektaşilerde çevre yerine,o akşam kesilen koyunun yününden örülmüş bir uzun kuşak vardır ki buna tıyg-bend (kılıçbağı) denir.sevgi kayışı anlamına gelir.
~menend: benzer, eş
~~abdülbaki gölpınarlı'dan~~
"yaralarım aşktandır"
Füruğ
Füruğ
15 Şubat 2012 Çarşamba
13 Şubat 2012 Pazartesi
Alper Özdemir'den Zambiya için oynayan çocuklara...
Zambiya da bir gün kupa kazanır a dostlar
Aidsten tozun toprağın içinden baş veriyorum
Kaydımı açıyorum insanların arasına
Susuzluk uyuşuyor
morfin kıvamında her ne yuttumsa
Başımı ezen değirmenler var
Beyaz diyorlar oysa beyaz hiç olmadı bunların ellerindebeyaz
Karayım göğün kuşağını bağladım karalığımla
Çalgıda benim de payım var panayırlarınız şen ola
Evimde bir mitralyöz
Ağır adımları tankerlerin avuç içinde kara süvariler
Kalbimi açığa çıkaran şimdilik bunlar
Yükümün altında gül sessizlikleri
Frengiye tutulmuş bir baygın yok ardında
Yeri göğü inleten yağmurlar yağıyor ara sıra
Biz de gol attık artık baygınlığa
Uyuşukluk hükmen yenik
Evet hakem orta noktasını gösteriyor hayatımızın
Bakıyorum oradan
bir çok şey kalmışgeride
Gözlerim görmeye ilişiyor, yaklaşıyor
Harman yerleri, yerden biten buhar
Çayın demi gibi iner Afrika’ya akşam
Ruhumu serip dallara uyuduğumda
Tanrı toplar onları
Her sabah getirir koyar başucuma.
Kupayı biz mi kazandık şimdi abiler
Bahisçileri şaşırttıköyle mi
Bahanemiz bile yokken hatırlanmaya
Bu cümbüş iliklerimde bir şeyleri açıklar
Son sözüm olacaksa eğer
Zambiya için oynayan çocuklara
Dua dua dua
Kalbim şimdilik kara kıta.
Alper Özdemir
her kim bana ağyar ise hak tanrı yar olsun ona...
her kim bana ağyar ise
hak tanrı yar olsun ona
her kancaru varır ise
bağ u bahar olsun ona.
bana ağu sunan kişi
şehd ü şeker olsun aşı
kolay gele müşkül işi
eli erer olsun ona.
acı dirliğim isteyen
tatlı dirilsin dünyada
kim ölümüm ister ise
bin yıl ömür olsun ona
her kim diler ben har olam
düşman elinde zâr olam
dostları şad u düşmanı
dost maşuk yar olsun ona.
ardımca taşlar atanı
hak tahta ağdırsın onu
önüme kuyu kazanı
güller nisar olsun ona.
her kim diler ise benim
ol dostumdan ayrıldığım
gözlerinden hicap gitsin
didar ıyan olsun ona
bu muhlis oğlu paşa'nın
güldüğün istemiyenin
ağladığım istiyenin
gözüm pınar olsun ona.
Aşık Paşa
ağyar: düşman, yabancı
ağu: zehir
har: aşağı, değersiz
hicap: utanma, utanç.
kancaru: nereye
maşuk: sevilen
müşkül: güç
nisar: serpme
şad: sevinçli
şehd: bal
zâr: ağlama, inleme
ıyan:ayan
hak tanrı yar olsun ona
her kancaru varır ise
bağ u bahar olsun ona.
bana ağu sunan kişi
şehd ü şeker olsun aşı
kolay gele müşkül işi
eli erer olsun ona.
acı dirliğim isteyen
tatlı dirilsin dünyada
kim ölümüm ister ise
bin yıl ömür olsun ona
her kim diler ben har olam
düşman elinde zâr olam
dostları şad u düşmanı
dost maşuk yar olsun ona.
ardımca taşlar atanı
hak tahta ağdırsın onu
önüme kuyu kazanı
güller nisar olsun ona.
her kim diler ise benim
ol dostumdan ayrıldığım
gözlerinden hicap gitsin
didar ıyan olsun ona
bu muhlis oğlu paşa'nın
güldüğün istemiyenin
ağladığım istiyenin
gözüm pınar olsun ona.
Aşık Paşa
ağyar: düşman, yabancı
ağu: zehir
har: aşağı, değersiz
hicap: utanma, utanç.
kancaru: nereye
maşuk: sevilen
müşkül: güç
nisar: serpme
şad: sevinçli
şehd: bal
zâr: ağlama, inleme
ıyan:ayan
10 Şubat 2012 Cuma
ÖLMEK GİBİ SEVMEK!
ömrüm,
sana karşı boş bulunmakla geçiyor. seni her ziyaretimde, tabancamı
emanete bırakıyorum. gözlerin uçaklarla bombalarken bağrımı, kendime
affından gayrı sığınak bulamıyorum. beni affetmelisin! bunu yapacağına
inanarak başlamalısın işe. biliyorum, yaptığım gaflar boyumu geçti.
şimdi elimi her belime attığımda, bana doğrultulan tabancanın aslında
benim tabancam olduğunu anlıyorum. elimi her beline attığımda, bir müzik
kutusu infilak ediyor gibi başlayan bir şarkı... yo hayır, seninle dans
etmek için değil bütün bu arbede, tüm bu devranın efsunlu çarkı! seni
dansa kaldırmam için bir çocuğu hıçkırık tutsa, kâfi!
dünyanın
bütün bahaneleri bir araya gelse, yaşadıklarımızı berkitemez. birimiz
neden bahsettiğimizi unutmalı! neden bahsettiğimizin ne önemi var? hem
neden bahsedebiliriz ki biz?! bahsettiklerimizin ne kadar ötesine
geçebiliriz? mesele şu; biz bir şeyden bahsederken, bir şeyden
bahsettiğimizin her daim farkındayız! susup, sadece birbirimize baksak?
ve bu sıra gözlerimiz dahi konuşmasa… sanki o vakit, gerçek bir
suskunluk koyabiliriz aramıza.
başımıza
ne geldiyse, hep konuştuklarımızdan! tabi bir de anladıklarımız var.
oysa ne varsa, konuşamadıklarımızda! ne varsa, işte o anlamadıklarımız
var ya, hepsi onlar! oraya gitmenin bir yolunu bulmalıyız. konuşmadan ve
anlamadan, insan neyin farkında olabilir ki? ey senin farkında olmamla
başlayan maceram, bana borç ver biraz! ey sırrın bir işe yaramadığı
açıklık! ey sen! ve ey sen olmayan! ve ey sen olmakla olmamak arasında
salınan! bütün yazmadıklarım beni bulsun, böylece yazmayabilirim!
sana
dönünce lunaparkta bir çocuğun ölümünü seyreder gibiyim azizem. ben
artık biraz uyumalıyım. biraz kiraz yemeliyim. ve ey su içmek, beni
boşver! ölmek gibi sevmek… asıl bu eksik aramızda!
8 Şubat 2012 Çarşamba
Kur'an Kelamımızdır...
ey hoca kab-ı gavseyn
bizim makamımızdır
hizmet için demadem
Cibril gulamımızdır.
surette rind-u meyhur
mest-ü harabız amma
siret'te Hak ile Hak
olmak nizamımızdır.
duvara karşı secde
etmek bize ne hacet
bizim namazımızda
Allah imamımızdır.
ey vaiz-i riyakar
Kur'anı bilmiyorsun
gel bizden anla zira
Kur'an kelamımızdır.
şer-i şerif'i tağyir
etme sakın Harabi
zahitlerin helali
bizim haramımızdır.
Edip Harabi
kab- gavseyn: ne birlik ne ayrı, birbirine iki arşın kadar yakın, iki mızrak uzunluğunda mesafe, iki kaşın arası, tanrı ile insan arasındaki uzaklık.
suret: dış görünüş, biçim.
rind: kalender, derviş;
meyhur: içki içen, ayyaş, sarhoş.
siret: bir kişinin içi, ahlakı.
şer-i şerif: Hz.Muhammed'in şeriatı, kutsal hukuk sistemi.
tağyir: bozma, başkalaştırma, değiştirme.
bizim makamımızdır
hizmet için demadem
Cibril gulamımızdır.
surette rind-u meyhur
mest-ü harabız amma
siret'te Hak ile Hak
olmak nizamımızdır.
duvara karşı secde
etmek bize ne hacet
bizim namazımızda
Allah imamımızdır.
ey vaiz-i riyakar
Kur'anı bilmiyorsun
gel bizden anla zira
Kur'an kelamımızdır.
şer-i şerif'i tağyir
etme sakın Harabi
zahitlerin helali
bizim haramımızdır.
Edip Harabi
kab- gavseyn: ne birlik ne ayrı, birbirine iki arşın kadar yakın, iki mızrak uzunluğunda mesafe, iki kaşın arası, tanrı ile insan arasındaki uzaklık.
suret: dış görünüş, biçim.
rind: kalender, derviş;
meyhur: içki içen, ayyaş, sarhoş.
siret: bir kişinin içi, ahlakı.
şer-i şerif: Hz.Muhammed'in şeriatı, kutsal hukuk sistemi.
tağyir: bozma, başkalaştırma, değiştirme.
3 Şubat 2012 Cuma
Zulmün her türlüsü kötü kardeşler...
SON YERİNE
Zulmün her türlüsü
Kötü kardeşler
Hiçbiri
İnsana göre değil
Ağaç dikmek sabahları uyanmak iyi
İyi hayvanlara bakmak çiçekleri sulamak
Rahatsalar uyuyan insanların soluğunu dinlemek iyi
İyi hürlüğü düşünmek
Yaşamak onun için
Bütün gün çalışmak onun için iyi
Bütün çocukların uyuyuşu uyanışı iyi
Zulmün her türlüsü kötü.
İLHAN BERK
EVİ GİBİ YERYÜZÜ...
HACI BEKTAŞ VELİ
Bir resimde bağdaş kurmuş oturuyor Hacı Bektaş Veli. Evi gibi
yeryüzü.
Bir bulut düşürmüş başını duruyor. Onunla gidip gelen. Uzakta
bellibelirsiz.
Beyaz, uzun kavuğu. Demek ki güneş var.
Kucağına almış bir ceylanı, bir aslanı. Duruyorlar. Üç kişiler.
Hayvanları mı severdi Hacı Bektaş Veli? Bilmiyoruz. Ama açıktı
hep evinin kapısı.
Çizgili mintanı. Yalın. Düz. Ta bileklerine değin uzuyor, uzayıp
orda kalıyor.
Yüzü? Uzun yüzü. Sakallı, virdi okur gibi de önüne bakıyor.
Delik değil kulağı ve halkasız.
Yanında yeryüzü: Ağaçlar, sular, gök. Her sabah okuduğu.
İLHAN BERK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)