Hak zâtının ‘âşıkları hûr-ı cennâtı dilemez
Mâsivâya meyl eyleyen dâ’im Hak ile olamaz
Mâsivâya meyl eyleyen dâ’im Hak ile olamaz
Cehd eyle dilden sür çıkar hep sivâ asnamlarını
Gayrıyı dilden sürmeyen Hak ‘aşkı ile dolamaz
Gel ‘aşk-ı Hak’la varlığın mahv et koma senden eser
Hep varını yoğ etmeyen dost ile vuslat bulamaz
Benliğini terk eyleyen ‘âşık erişir menzile
Sen ben diyen zâhid kalır maksûda hergiz eremez
Hakk’ı dilersen zâhidâ ‘aşk ile olgıl âşinâ
‘Aşk ile bîgâne olan ağlar hemîşe gülemez
Savm u salât u hac ile sanma ki sen bitti işin
‘İrfân-ı Hakk’a ermeyen mir‘ât-i kalbi silemez
Mürşid elini tutmayan gönlün ana berkitmeyen
Bildiklerin terketmeyen beyt-i ‘irfâna giremez
Bir pîre rabt eyle özün anlayasın tâ kend’özün
Kendi özünü bilmeyen Rabbi hakîkat bilemez
Sıdk ile teslîm ol ana alsın seni versin sana
Kendi bilisiyle kişi bin bilse menzil alamaz
Yolunda hâk eyle yüzün ayaklar altında ko kim
Ayağını baş etmeyen ‘ummân-ı ‘aşka dalamaz
Zikr-i Hak ile dem-be-dem mir‘ât-i kalbe ver cilâ
Âyînesi sâf olmayan dostun cemâlin göremez
El-fakru fahri sırrına fakr ü fenâyı kıl kabûl
Fakr-ı tâma erişmeyen sırr-ı Hudâ’yı duyamaz
Mahvet sıfât-ı zâtını bulgıl fenâ-ender-fenâ
Mahv-ı mahz-ı zât olmayan Hak ile bakî kalamaz
Seyyid, Niyâzî câmının nûş eyleyelden cur’âsın
Mestânedir dîvânedir ol dahi ‘akla gelmez
Gayrıyı dilden sürmeyen Hak ‘aşkı ile dolamaz
Gel ‘aşk-ı Hak’la varlığın mahv et koma senden eser
Hep varını yoğ etmeyen dost ile vuslat bulamaz
Benliğini terk eyleyen ‘âşık erişir menzile
Sen ben diyen zâhid kalır maksûda hergiz eremez
Hakk’ı dilersen zâhidâ ‘aşk ile olgıl âşinâ
‘Aşk ile bîgâne olan ağlar hemîşe gülemez
Savm u salât u hac ile sanma ki sen bitti işin
‘İrfân-ı Hakk’a ermeyen mir‘ât-i kalbi silemez
Mürşid elini tutmayan gönlün ana berkitmeyen
Bildiklerin terketmeyen beyt-i ‘irfâna giremez
Bir pîre rabt eyle özün anlayasın tâ kend’özün
Kendi özünü bilmeyen Rabbi hakîkat bilemez
Sıdk ile teslîm ol ana alsın seni versin sana
Kendi bilisiyle kişi bin bilse menzil alamaz
Yolunda hâk eyle yüzün ayaklar altında ko kim
Ayağını baş etmeyen ‘ummân-ı ‘aşka dalamaz
Zikr-i Hak ile dem-be-dem mir‘ât-i kalbe ver cilâ
Âyînesi sâf olmayan dostun cemâlin göremez
El-fakru fahri sırrına fakr ü fenâyı kıl kabûl
Fakr-ı tâma erişmeyen sırr-ı Hudâ’yı duyamaz
Mahvet sıfât-ı zâtını bulgıl fenâ-ender-fenâ
Mahv-ı mahz-ı zât olmayan Hak ile bakî kalamaz
Seyyid, Niyâzî câmının nûş eyleyelden cur’âsın
Mestânedir dîvânedir ol dahi ‘akla gelmez
Seyyid
*Seyyid Kâsımzâde Seyyid Mehmed Emîn Efendi Niyazî-i Mısrî'nin önde gelen halifelerindendir. Bursa'daki çeşitli medreselerde görev yaptığı bilinmektedir. Şeyhinden aldığı icazetle Uludağ eteklerindeki kendi evinde Çarşamba akşamları Mısriyye usulünce âyin icra etmiş ve mürid yetiştirmiştir. 1131/1718 senesinde vefat eden Mehmed Emîn Efendi Yeniyer Kabristanı'na defnedilmiştir. Başta İsmail Hakkı Bursevî (ö. 1137/1724) olmak üzere döneminin meşhur sûfileriyle iyi ilişkileri olduğu nakledilen Seyyid Mehmed Baba "Seyyid" mahlasıyla şiir yazan bir şair olup, Mısrî'nin Vâridât'ı tarzında bir de Divân kaleme almıştır. Beliğ onun ilm-i tasavvufta ve rüya tabiri hususunda maharet sahibi olduğunu söylemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder